Loading...

MADENLER DEYİMLER


 kaynak:http://agegek.googlepages.com/   
ahamet gegek hocamiz  sagolsun...

ağzını tut, yahniyi yut: Her şeye karışma, dilini tut, sonunda mükafatını alırsın.

mamuru viran edici: Her şeye zarar veren, yıkıp döken.

çul tutmaz: Giysilerini çabucak eskiten.

zaptına mamur olamamak: Kontrol edememek, yönetememek.

elin mi gidişti: Nereden aklına esti?

nezaket satmak: Nazlanmak.

saman gibi: Tatsız, tuzsuz.

sana midanam mı var: Sana ihtiyacım mı var. 

fırgam dönmek, fiyav fiyav: Telaşla oradan oraya koşmak. 

maz maz yalvarmak: İkna etmek için çok dil dökmek.

imam yıkayacak yer koymamak: Aşırı derecede dövmek, tanınmayacak hale getirmek.

konuşurum ben senle: Sana gösteririm. (tehdit sözü)

yalık gibi gezmek: Boş boş dolaşmak.

laf buluşturmak: Bir konuşma sırasında bahsetmek istemediği konuyu değiştirmeye çalışmak, araya başka laf karıştırmak.

 

karnı yanmak: Üzülmek. (Bu işe çok ganım yandı.)

 

karnının yağı erimek: Çok üzülmek. (Kişi ebdes alma gideken, şeytanıy garnınıv yavı irirmiş.)

 

kapıya bastıracak şey değilsin: Evlenilecek nitelikte olmamak. Kızlar için kullanılan bir deyimdir.

 

ekmek verecek şey değil: İşe yaramaz, değersiz.

 

eşeğin dinine sövmek: Olmayacak işleri yapmak.

 

canı sıçramak: Çok dayanıklı.  (O barday canı sıçramış ta hale gırılmadı.)

 

ne bileyim karanlıkta göz kırptığını: Senin asıl söylemek istediğini nereden bileceğim?

 

elemet gibi, gıyamet gibi: Çok büyük.

 

evmez damaz: Acele etmeden. (Evmez damaz yürürüz işde.)

 

vaktim yok: Halim yok. (Çok hasdayın, gonuşacak vaktım yok.)

 

yüzünden rabbiyasir kalkmış: Kötü durumda.

 

perilerim sevmiyor: Hoşlanmıyorum, ısınamadım. (O uşa perilerim sevmeya.)

 

sarsak gibi: Çok ıslak. (Sarsak gibi olduk.)

 

çorak gibi: Islak.

 

kaba gölge: İyi, hiç güneş geçirmeyen gölge.

 

Ceviz gölgesi uyuz gölgesi,

Meşe gölgesi yaşa gölgesi:

Meşe ağacının gölgesinin ceviz ağacından daha güzel olduğunu anlatan bir beyittir.

 

horoza yarıştırmak: Eskiden Kurban Bayramlarında küçük çocuğu olan, ancak çocuğunun gelişimi iyi olmayan aileler  çocuğunu horoza yarıştırırlardı. Çocuğun ailesi ve halk, köy meydanında toplanırdı. Köyün gençleri uzak bir  yerden köy meydanına koşarlardı. Birinci gelen genç, çocuğu alıp havaya kaldırırdı. çocuğun ailesi de o gence hediye olarak bir horoz verirdi. Böylece çocuğun gelişiminin düzeleceğine inanılırdı.

 

çifte koşmak: Çift sürmeye başlamak.

 

karısının karısı: Hep karısının dediklerini yapan, kılıbık erkek.

 

karı köylü: Karısının memleketine yerleşen erkek.

 

kasaba et borcum mu var: Zayıf olan kişilere zayıfsın denildiğinde cevap olarak verilen söz.

 

Allah bilirse kul da sezer: Bir şey sorulduğunda Allah bilir diyenlere karşı verilen cevap.

 

un uçuyor, kepek kaçıyor: Para yok, ele geçen hemen harcanıyor.

 

nevrin mi döndü: Nereden aklına geldi bunu yapmak? Olmayacak bir şey yapanlar için söylenir.

 

karnında mıkırtış mı var: Çabuk acıkanlara söylenir.

 

at katır pahası mı: Çok mu pahalı sanki.

 

kulak şıpırdatmak: Duymazlıktan gelmek. (Söyledüğüme gulak şıpırdatıvaya.)

 

hasba vursun: Olmaz olsun. (Hasba vursun seniy arabaya.)

 

orak tarlasında mısın: Niye gelmedin, çok mu acelen var?

 

anlamaz karısı: Bir lafı çabuk anlamayanlara söylenir.

 

pişman içmek, pişman yemek: Pişman olmak.

 

gücüne gitmek: Zoruna gitmek, diğer anlamı da gıdıklanmak.

 

karınca günleri gibi: Çok kalabalık. (Bayramda garınca günleri gibi kişi vardın.)

 

havra avuzlu: Ağzında bir şey tutamayan